Dönem 3″TÜRKİYE’DE SAĞLIK HARCAMALARI ve SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ” Eğitici Notu
2017 – 2018 ÖĞRETİM YILI
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
DÖNEM 3
TÜRKİYE’DE SAĞLIK HARCAMALARI ve SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
EĞİTİCİ NOTU
16 Mayıs 2018
KÜÇÜK GRUP ÇALIŞMASI
(HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI)
UYGULAMANIN HEDEFLERİ
1. Türkiye’nin sağlık harcamalarını tartışmak
2. Sosyal güvence kavramını ve Türkiye’nin sosyal güvenlik sistemini tartışmak
Türkiye’de son 15 yıllık dönemde sağlık harcamalarında ve sosyal güvenlikte önemli değişimler olmuştur. 2006 yılında kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2008 yılından başlayarak Türkiye’deki tüm sosyal güvenlik kurumlarını birleştirmiş, 2012 yılından itibaren ise tüm Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulamasına geçilmiştir. Aşağıdaki grafikte Türkiye’de 1999-2016 yılları arasında Toplam Sağlık Harcamaları milyar TL cinsinden verilmiştir. Grafiği yorumlayınız. Sizce sağlık harcamalarındaki artışın nedenleri neler olabilir?
Grafik-1: Türkiye’de Yıllara Göre Sağlık Harcamaları (1999-2016)
Toplam sağlık harcamaları AKP başlangıcı olan 2003’te 24 milyar TL iken günümüzde 120 milyar TL’ye çıkarak beş kat artmıştır. Artıştaki temel nedenler şöyle sıralanabilir:
1)Sağlık kurumlarına yapılan başvuruların ve sağlıkta tüketimin artması: Bir yılda kişi başına hekime müracaat sayısı 2002 yılında 3.2 iken, 2016 yılında bu sayı 8.6’ya çıkmıştır. Bu başvuruların yaklaşık üçte ikisi hastanelere yapılmaktadır. Aynı dönemde gerçekleştirilen ameliyat sayıları da üç kat artarak yıllık toplam 1.6 milyondan, 4.8 milyona çıkmıştır.
2)Özel sağlık kuruluşlarının sayılarının artması: 2002-2016 yılları arasında özel hastane sayısı 271’den 565’e (%23’ten %37’ye), özel tıp/dal merkezi ve poliklinik sayısı ise 800’den 1483’e ulaşmıştır. Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 2016 yılında özel hastanelerdeki muayene sayısı toplam hastane başvurularının %16’sı olarak gerçekleşmiştir. Bu artış hükümetin özel sektöre başvuruyu desteklemesi ve SGK’nın özel sektöre başvuran hastalara ciddi bir kaynak aktarımının sonucunda olmuştur.
3)Performansa dayalı ödeme sistemi: 2003 yılında başlayan performansa dayalı ek ödeme sistemi, 2004 yılında tüm hastanelere yaygınlaştırılmıştır. Performans uygulaması öncelikle
poliklinik sayılarını artırırken daha sonra performans puanı yüksek olan uygulamaların artışına (anjiografiler, cerrahi girişimler vb) ve dolayısıyla sağlık harcamalarında hızla artışa yol açmıştır. Bu uygulamaya geçen hastanelerde poliklinik ve ameliyat sayılarında ani artış saptanmış ve bu durum sağlık harcamalarına da yansımıştır.
Sağlık harcamalarındaki artış olumlu gibi gözükse de tüketimi artırmaya yönelik politikalar içermesi, cepten yapılan reel harcamalarda aşırı artışla sonuçlanması, sağlıkta özelleştirmeyi teşvik etmesi ve koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay da (%10) yeterince artış olmaması nedeniyle beklendiği düzeyde toplum yararına olmamıştır.
(Sağlık harcamalarındaki artış cepten yapılan harcamaları da artırmış olabilir mi? şeklinde bir soru sorunuz, Yanıt: Evet; alttaki grafik bu rakamları içermektedir)
Grafik-2’de Türkiye’de 1999-2015 yılları arasında cepten yapılan sağlık harcamaları (grafikte üstteki seri) ve SGK’nın özel hastane harcamalarındaki artış (grafikte alttaki seri) milyar TL cinsinden görülmektedir. Grafiği yorumlayınız.
Grafik-2: Türkiye’de Cepten Sağlık ve SGK Özel Hastane Harcamaları (1999-2015)
Cepten yapılan sağlık harcamaları 2003 yılında 4.5 milyar TL iken günümüzde 17.3 milyar TL’ye çıkarak dört kat; kişi başına ise 88 dolardan 151 dolara ulaşarak dolar bazında iki kat artmıştır. Bunun bir nedeni özel sektörde alınan katkı payının %200’e kadar çıkmasıdır.
Ayrıca SGK’nın özel hastanelere ödediği tutar ise 0.5 milyar TL’den 8.2 milyar TL’ye çıkarak 16 kat artmıştır. Cepten harcamalar ve özel hastane harcamalarındaki artış kıyaslandığında ise özel hastane harcamalarının çok daha fazla arttığı görülmektedir. Ayrıca 2008-2009 yıllarında cepten yapılan harcamaların ekonomik kriz nedeniyle azaldığı ancak özel hastane harcamalarının iki katı arttığı da görülmektedir. Bu yıllardaki cepten harcamalarda azalma nedenini öğrencilere özellikle sorunuz.
Sağlık harcamalarının Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH-Net Olmayan Ulusal Gelir) içindeki payı, kamu sağlık harcaması oranları, kişi başı sağlık harcaması, Sağlık Bakanlığı ve SGK sağlık bütçesindeki değişimleri de altta verilen Tabloya bakarak yorumlayınız.
Tablo-1: Türkiye’de Yıllara Göre Sağlık Harcamaları (2003-2016)
2003 |
2006 |
2009 |
2012 |
2015 |
2016 |
|
Toplam Sağlık Harcaması / GSYİH (%)
|
5.3 |
5.8 |
6.1 |
5.2 |
5.4 |
4.6 |
Kamu Sağlık Harcaması / Toplam Sağlık Harcaması (%)
|
72 |
68 |
81 |
79 |
78 |
78 |
Kişi Başı Sağ Harcaması (USD) (PPP-Satın Alma Gücü Paritesi) |
471 |
751 |
885 |
937 |
864 |
1066 |
Sağlık Bakanlığı Bütçesi (Milyar TL) |
3.6
|
7.5
|
12.0 |
14.5
|
20.4
|
25.6 |
SB Bütçesi / Genel Bütçe (%)
|
2.4 |
4.4 |
4.6 |
4.1 |
3.9 |
4.3 |
SGK Toplam Sağlık Harcamaları (Milyar TL) |
10.7 |
17.7 |
28.8 |
44.1 |
59.4 |
68.0 |
Tabloda dikkati çeken bulgular şöyledir:
a) Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki sağlık harcaması oranı 2009 yılında %6.1 olarak en yüksek düzeyde gerçekleşmişken, 2012’de %5.2; 2016 yılında %4.6 olmuştur. Reel miktarda sağlık harcaması artarken GSYİH içindeki oranında keskin bir düşüş görülmektedir.
b) Toplam sağlık harcamalarındaki kamu payı artarak %72’den %81’e (2009) kadar çıktıktan sonra, 2016 yılında %78 olarak gerçekleşmiştir.
c) SGK sağlık harcamaları, Sağlık Bakanlığı bütçesinin yaklaşık 3 katıdır.
d) Sağlık Bakanlığı bütçesi %2.4’ten %4.6’ya kadar çıkmış, tekrar %4.3’e düşmüştür.
e) Kişi başı sağlık harcaması yaklaşık 2 kat artarak 471 dolardan 1066 dolara çıkmıştır.
Bu durum Türkiye’de kamu kaynaklarının sağlık harcamalarında ön plana çıkmakla birlikte GSYİH içindeki sağlığa ayrılan payın hala yeterince artırılamadığını göstermektedir.
2016 yılında Türkiye’nin Yeri GSYİH içinden sağlığa ayırdığı pay açısından OECD ülkeleri arasında en son sıradadır (Grafik 3). OECD ülkelerinin ortalaması %8.9’dur. Türkiye’nin en sonda olmasının ve sağlık harcamalarına ayrılan payın bir türlü artırılamamasının nedenlerini tartışınız.
Grafik-3: OECD Ülkelerinde GSYİH içinde Sağlık Harcamaları (2016)
Türkiye’nin GSYİH içindeki sağlık harcaması oranının diğer ülkelerden düşük olmasının nedenleri şöyle özetlenebilir:
a) Ulusal gelir içinde kaynakların büyük kısmı sağlıktan önce borç ödemeye veya askeri harcamalar gibi başka öncelikli alanlara ayrılmaktadır. Türkiye’nin 2017 yıl sonu itibarıyla toplam dış borcu 453 milyar dolar olup, ulusal gelire oranı %53’tür.
b) Koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmamaktadır. 2016 yılında koruyucu sağlık hizmetlerine 11 milyar TL harcanmıştır. Bu miktar toplam sağlık harcamasının %9.6’sıdır. Sağlık harcamalarının geri kalan miktarı (yaklaşık %90) tedavi giderleridir (yaklaşık %60 hastane ve %30 ilaç harcamaları).
c) Türkiye’de sağlık emek gücü diğer ülkelere kıyasla daha ucuzdur.
d) Üniversite hastanelerine eğitim&araştırma için ulusal gelirden ek kaynak ayrılmamaktadır.
e) Sağlık harcamalarını aşırı artıran yaşlı nüfus Türkiye’de daha azdır. Batılı ülkelerde yaşlı nüfus oranı Türkiye’nin iki katıdır.
Türkiye’nin GSYİH içindeki sağlık harcaması oranını en kısa zamanda OECD ortalama değeri olan %9’lar düzeyine getirmesi ve koruyucu hizmet harcamalarını artırması gerekmektedir. Bu hedef giderek yaşlanan nüfusun gereksinimleri, sağlıkta eğitim-araştırma harcamaları ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemi nedeniyle gereklidir.
Toplumda varolan sosyal risklere karşı kamu tarafından verilen güvenceye “sosyal güvence” adı verilir. Sosyal güvence, topluma sağlık güvencesi dışında iş ve emeklilik gibi güvenceler de sağlar. Sosyal güvenlik alttaki beş temel güvenceyi sağlar:
1)Sağlık: Hastalık, kaza, sakatlık, annelik-gebelik-emzirme, engelli olma ve malullük risklerine karşı sağlık hizmeti güvencesi
2)İş: İşsizlik riskine karşı maddi yardım veya iş bulma güvencesi
3)Emeklilik: Yaşlılık ve çalışamaz durumda olma riskine karşı çalışmadan gelir güvencesi
4)Ölüm: Ölüm riskine karşı geride kalan bakmakla yükümlü olduğu kişiler için maddi güvence
5)Gelir: Geliri belli bir düzeyin altında olanlar için kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere yönelik aile yardımları ve ödenekler
Türkiye’de sosyal güvenlik için 2008 yılında Sosyal Güvenlik Kurulu (SGK) oluşturulmuştur. SGK öncesinde var olan ve SGK ile birleştirilen sosyal güvenlik kurumları hangileridir?
SGK öncesinde var olan ve SGK ile birleştirilen sosyal güvenlik kurumları kronolojik olarak şöyledir:
1)SSK 1945 yılında kurulmuştur. Nüfusun yaklaşık %55’ini kapsamaktadır.
2)Emekli Sandığı 1950 yılında kurulmuştur. Nüfusun yaklaşık %10’unu kapsamaktadır.
3)Bağ-Kur 1971 yılında kurulmuştur. Nüfusun yaklaşık %20’sini kapsamaktadır.
4)Yeşil Kart 1992 yılında kurulmuştur. Nüfusun yaklaşık %10’unu kapsamaktadır.
SGK verilerine göre nüfusun %98’i SGK kapsamındadır ancak bu oran mükerrer kayıtlar, düzenli prim ödemeyenler vb nedenlerle güvenilir değildir. Sağlık güvencesi olan nüfus oranı primini ödeyemeyenler nedeniyle aslında %80-90 arasındadır.
Sosyal güvenlikle ilgili olarak Türkiye’de başka hangi uygulamaları ya da kurumları biliyorsunuz?
Türkiye’deki diğer sosyal güvenlik kurumları/uygulamaları:
Türkiye’de 2015 yılında düzenli sosyal yardım alan 3 milyon ve geçici sosyal yardım alan 2 milyon aile olmak üzere toplamda yaklaşık 5 milyon aile vardır. Bu aileler için (yardıma muhtaç aileler, özürlüler, yoksullar, burslar, diğer sosyal amaçlı transferler vb dahil) 2015 yılında yapılan toplam sosyal güvenlik harcaması 59 milyar TL’dir. Bu miktar 2015 yılı bütçesinde % 12.5 oranında bir yer tutmaktadır. AB ülkelerinde ise sosyal güvenlik için ayrılan pay bütçenin ortalama % 29’udur (Fransa %33, Almanya %26). Bu oran OECD ülkelerinde %21.6’dır. AB ve OECD ülkeleri Türkiye’nin yaklaşık iki katı daha fazla oranda sosyal güvenlik harcaması yapmaktadır
65 Yaş Yaşlılık Aylığı (1976): 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına bağlanan aylıktır (261 TL/ay).
Sosyal Hizmetler Kurumu (1983):Çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, huzurevleri, bakım ve rehabilitasyon merkezleri, kreşler bu kuruma bağlıdır. Korunmaya muhtaç çocuk ve yaşlılar içindir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu (1986): Yardıma muhtaç aileler, özürlüler, yoksullar, burslar ve diğer sosyal amaçlı transferleri yapar.
İşsizlik Sigortası (2002): Son 3 yıl içinde en az 600 gün ve son 4 ayda sürekli ve primlerini ödeyerek çalışmış olmak koşulu ile işsiz kalan kişiye sadece 6 ay boyunca ve son aldığı ücretin %50’sini öder. Türkiye’de işsizlik sigortasından yararlanan kişi oranı işsizlerin %3’ü, tüm toplumun ise % 0.1’dir. Oysa işsiz oranı %11’dir.
Mediko-Sosyal: Üniversite öğrencilerinin ilk başvuru yeridir. Öğrencilere kullanıp kullanmadıklarını sorunuz.